Gagauzlar Nereye Koşuyor?

GAGAUZLAR NEREYE KOŞUYOR?
Dünya tarihinde Türkler geniş bir coğrafyaya yayılıp, farklı inançlarda ortak ana dil Türkçeyi konuşarak varlığını sürdüren ender milletlerdendir.
Hristiyan Ortodoks inancına sahip Türk soylu Gagauzlar da çok fazla bilinmeyen, ancak ana dilleri Türkçe’ye bağlılıklarının etkisiyle varlıklarını, asırlardır sürdüren topluluklardan. Zaman zaman yaşadıkları coğrafyalarda çeşitli baskılara maruz kalıp, sahip oldukları hakları alınıp, asimilasyona zorlanan Gagauzların, bugün nereye koştuklarını masaya yatırdık.
Gagauzya Dostluk ve Kültür Dayanışma Derneği’nin başkanı Necdet Ertuğrul ve Gagauz vatandaşı eşi Vera Ertuğrul ile Türklerin Hristiyan Ortodoks inancındaki bu boyunun tarihini ve geleceğini konuştuk.
Türkiye’yi haklarını koruyan büyük devlet olarak gören Gagauzları, gelecekte bekleyen tehlikelerin neler olabileceğini söyleyen Vera Ertuğrul, bu ilginç topluluğun varlığını sürdürmesi için alınması gereken önlemleri anlattı:
Ancak Vera Hanım’ın anlattıklarına geçmeden önce “Gagauzlar kimdir, nerede yaşarlar? Yönetim Biçimi Nedir? ” gibi konuları bilmeyenler için anlatmak istiyorum:
GAGAUZLAR NEREDE YAŞAR?
Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi Moldova Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan idari bir yapıdır. Dili Moldovaca (Rumence), Rusça, Gagavuzca Türkçesi. Dini; ağırlıklı Ortodoks Hristiyandır. Gagauzlar, Sovyetler Birliği’nin dağılması sırasında 19 Ağustos 1990’da bağımsızlıklarını ilan etti. Moldovya Parlamentosu tarafından da 14 Ocak 1995 günü Gagauz Yeri’nin özel Hukuki Statüsü Yasası kabul edildi. Bu yasaya göre Moldovya, aynı zamanda dilini konuştuğu Romanya’ya bağlanmak istediğinde, Gagauzlar bunun dışında kalacak. Türkçe ana dili dışında Romence dilini konuşmaya mecbur edilmeyecek, hatta gerekirse Gagauzya ‘Self Determination’ hakkını kullanabilecek.
Bugün başkentleri Komrat olmak üzere Çadır ile Volkaneşt dahil üç büyük kentten Gagauz Yeri oluşmaktadır. Moldavya’ya bağlı bu özerk bölgede yaklaşık 170 bin Gagauz yaşamaktadır. Bölgenin doğusunda Ukrayna, batısında Romanya bulunmaktadır.
İçişlerinde bağımsız, dışişlerinde Moldavya’ya bağlı Gagauzya’nın toplam alanı 1851 km2. Ancak ülkenin tamamı Gagauz bölgesi değildir; arada Bulgar köyleri bulunmaktadır. Ülkenin ekonomik kaynaklarının sınırlı olmasının yanı sıra Avrupa ülkelerinde oturum haklarının da olması Gagauz vatandaşlarının dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmasını sağlamıştır. Günümüzde daha çok Bulgaristan, Ukrayna, Rusya, Yunanistan, Romanya, Makedonya, Türkiye, Kazakistan, Özbekistan’ı içine alan geniş bir coğrafyaya dağılmışlardır. Çalışmak için de Çekoslovakya’dan Almanya’ya varana değin pek çok Avrupa ülkesine gitmektedirler.
GAGAUZYA NASIL YÖNETİLİR?
Bağlı bulundukları Moldovya tarafından Gagauzya Yeri’ne kendi parlementosunu oluşturup ,siyasi, ekonomik ve kültürel hakları alabilecekleri yasaları yapma yetkisi tanımıştır.
Yürütme organının başı dört yılda bir seçilen başkandır. Başkan aynı zamanda Moldovya Hükümeti’nin de bir üyesidir. Gagauzların konuştukları Türkçe ise Oğuz Dil Grubuna dahildir. Ancak ortak coğrafyaları paylaştıkları Bulgar, Roman, Rus , Moldovan dillerinden de etkilenmişlerdir.
Gagauz (Gökoğuz) Özerk Bölgesi’nin 23 Aralık 1994 tarihinde, Moldova’nın güneyinde üç şehir ve 30’dan fazla köyün birleşmesiyle kuruluşuna önayak olan milli kahramanları Stefan Topal’dır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra barış yoluyla özerkliğini kazanan ilk bölge olan Gagauzya’nın başkanları da şunlar olmuştur:
Georgi Dmitriyeviç Tabunşik , Dmitri Vasilyeviç Kroytor, Valeri Fyodoroviç Yanioğlu , İvan Petroviç Kristioğlu, Georgi İliç Molla, Georgi Dmitriyeviç Tabunşik (ikinci kez),Mihail Makaroviç Formuzal, İrina Fyodorovna Vlah.
Moldavya’ya bağlı bu küçük özerk Türk bölgesi, şimdilerde 30 Nisan 2023 tarihinde yeni başkanını seçmeye hazırlanıyor.
GAGAUZYA’NIN GÜNCEL SORUNLARI NELERDİR?
Yeni başkanını seçmeye hazırlanan Gagauzya’nın ise önünde çözüm bekleyen pek çok güncel sorunu bulunuyor.
Özlellikle Ukrayna, Gürcistan, Moldavya, Kırım ile Rusya arasında yaşanan ilişkilerdeki çatışma noktalarına Gagauzlar dahil olmamaya dikkat ediyorlar.
Daha çok kimliklerinin şartı ana dilleri Türkçelerinin korunmasına öncelik veriyorlar.
Sıcak günlerin yaşandığı bsölgede Gagauzların, güncel sorunlarının neler olduğunu da Gagauzya Dostluk ve Kültür Derneği Başkanı Necdet Ertuğrul’un eşi Vera Ertuğrul şu şekilde anlattı:
“Gagauzya, içişlerinde de dışişlerinde de kendi kararlarını veremez hale geldi. Haklarını geri kazanması gerekiyor. Oysa biz kuruluş kararına göre dışişlerinde Moldavya’ya bağlıydık. İçişlerimizde yönetim hakkımız bize aitti. Yatırımlarımızı kendimiz yapar, vergilerimizi ülke için kullanırdık. Yatırımcıları, ülkeye getirebilirdik. Ana dilimiz Türkçe’yi öğrenmemize kimse karışmazdı. Ancak şimdi ana dilimiz yerine Moldavya’nın tercihi olan Romence’yi öğrenmeye mecbur bırakılıyoruz. Moldavya’da Romanya’nın etkisi oldukça fazla. Biz bu etkinin dışında kalmalıyız. Yeni yönetimin Moldavya’ya bırakılan ana dil başta olmak üzere vergilerimizin ülkede kalıp, kendi yatırımlarımızı kendimizin yapabilmesi ile eğitimde denklik gibi pek çok haklar geri alınmalı. Oldukça fakir kaldı Gagauzya. Bu yüzden dışarıya göç veren bir ülkeyiz. Türkiye baştan beri önemli yatırımlar yaptı. Bugün ülkenin stadyumunu, kültür merkezini, kütüphanesini hep Türkiye yaptı. Ancak bizi kültürel, ekonomik ve siyasi olarak Romanya’ya yaklaştıran Moldavya’ya karşı Türkiye’nin yanımızda daha güçlü durmasını istiyoruz. Gagauzya önemli bir tarım ülkesidir. Belli başlı yatırımcılarımızda yine Türkiye’den geldi. Yıllar önce Cavit Çağlar grubunu getirmiş, buraya iplik fabrikası kurmasını dönemin yöneticileri sağlamıştı. Bu fabrika çalışmalarını sürdürüyor. Bunun gibi yatırımcı sayısının artmasını istiyoruz. Gagauzya kendi yasalarını Moldovya’yla terş düşmemek şartıyla uygulayabilir, madenlerini çıkartabilir. Marşı ve bayrağı vardır. Ülkede resmi dil Gagauzca, Moldovanca ve Rusçadır.”
GAGAUZYA’NIN TARİHİNİ BİLİYOR MUYUZ?
Göçlerle çoğu zaman kimliklerinden soyutlanarak bugünlere ulaşabilen Gagauzların, tarihini merak edenler için şu kısa bilgi notunu da eklemeden geçmek istemiyorum:
Araştırmacı Georgi Dimitrov’a göre Gagavuzların etnik kökenleri hakkında çok sayıda teori bulunmaktadır. Bazı tarihçilere göre Gagavuzların geçmişi, Gökoğuzlara dayanmaktadır. Kimilerine göre Gagavuzlar, Keykavus’un ardından Sarı Saltuk liderliğinde Dobruca’ya gelip yerleşen Selçuklu Türkleridir.
Üçüncü ve pek kabul görmeyen Bulgar ve Yunan fanatiklerine göre de anadillerini terk edip Türkçe konuşmaya başlamış olan Bulgarlar ya da Yunanlardır.
Dünya bilim çevrelerince artık Türk kimliği kabul gören Gagavuzlar kimilerine göre de Kumanların soyundan.
” Gagavuz” kavramı resmi olarak Rusya’da ilk defa, 1817’de yapılan nüfus sayımında kullanılır. Fakat Gagavuzlar’dan bir ulus olarak 1837’de ünlü Rus yazarı Tolstoy bahseder. Bu gelişmeyi 1854’te de Keppen’in Gagavuzların etnik kökeni hakkında çalışması izler. Gagavuzların etnik kökeni hakkında asıl çalışmalar, yine XIX. yüzyılda Çek bilim adamı İreçek, Polonyalı filolog Kovalski ile Rus tarih profesörü Golubovskiy tarafından gerçekleştirilir.
Sonuç itibariyle Gagavuzlar, kökeni ağırlıklı olarak Oğuzlara dayanan Kıpçak, Peçenek, Kuman ve Selçuklu Türklerinin kaynaşmasıyla oluşmuş bir ulustur.
GAGAUZLAR NEDEN HRİSTİYAN OLDU?
Romalıların Uz ya Uzi demesinden dolayı Avrupalıların, Uz olarak tanımladığı Oğuzlar, 1065’de 600 bin kişiden oluşan kalabalık bir grupla Tuna’yı geçerek güneye doğru ilerler. Ağırlıklı olarak Kuzeydoğu Bulgaristan ve Dobruca bölgesi olmak üzere Balkanlara yerleşirler. Rus kaynakların Torki, yani Türk diye bahsettiği bu insanlar, bir süre sonra Romanın da etkisiyle Hristiyanlaşırlar.
Gagavuzlar, XIV. yüzyıl başlarında Balik Bey önderliğinde günümüzde Bulgaristan sınırları içinde bulunan Varna yakınlarında bir devlet kurarlar. Başkenti Balçık olan bu devletin varlığı, 1417’de Osmanlı Devleti’nin sınırlarına dâhil olmasıyla son bulur.
Fakat XVIII. Yüzyılda Osmanlı-Rus savaşlarıyla birlikte Gagavuzlar yeniden gündeme gelir. Bu sefer Gagavuz’ların göçü tersine başlar. Çarlık Rusyası’nın da teşvikiyle Gagavuzlar gruplar halinde güneyden kuzeye doğru yollara düşerler.
Moldova ve Ukrayna arasında ikiye bölünmüş olan Besarabya’da Rus Çarı’nın yerleşmeleri için gösterdiği bölgeye gelirler. Gagauzların Türkçe konuşan ve Türk kökenli hristiyan topluluklar olmasına rağmen Rusya’nın bir süre hamiliğinde kaldılar. Nedeni de Rusya’nın Küçük Kaynarca Anlaşması’yla elde ettiği Hristiyan nüfusa hamilik konumundan bütün dinsel kimlikliklerin etkilenmesiydi. Özellikle 1877-78 yılında yaşanan ve 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı’yla birlikte bu süreç daha da hızlanır. Hem savaş hem de Çarlık Rusya’nın teşviki ve gelenlere toprak vermesi nedeniyle göç eden Gagauz sayısı hızla artar.
Sonuçta Gagauzlar, Rusya’nın ve Rus kültürünün hâkim olduğu yeni bir döneme girer. Ne var ki Gagavuzlar, başlayan yeni dönemden pek memnun değildirler.
1906 ‘da Rusların yanı sıra Moldovanların uyguladığı asimilasyona karşı Atmaca Pavli Oğlu Andrea Galatan önderliğinde isyan başlatırlar. İsyan Komrat’a giren Rus askerlerince kısa sürede bastırılır.
En son özgürlük fikri 1985 yılında Gagauzlar arasında yeniden canlanır. Sovyetlerin o günkü lideri Mihail Gorbaçov’un politikalarının sonucunda 1987’de Gagauz Halk Örgütü’nü kurarlar. 31 Ekim 1990’da da Gagavuz Millet Meclisi oluşturulur. Stefan Topal, Cumhurbaşkanı seçilir. Moldova ile ortaya çıkabilecek kanlı çatışmalar da Türkiye’nin Kişinev Başkonsolosu Ender Arat’ın devreye girmesiyle ortadan kalkar.
Moldova Cumhuriyeti Parlamentosu, 23 Aralık 1994’de Gagavuz Yeri’ne özel statü verilmesini öngören kanun tasarısını kabul eder.
5 Mart 1995 tarihinde yapılan referandumla da Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi’nin sınırları belirlenir. Gagavuzlar ve Gagavuzya böylece resmi olarak tarih sahnesindeki yerini almış olur.
Göçler, Gagavuz varlığı ve kimliği için her zaman en büyük tehlikeyi oluşturmuştur. Göçlerden dolayı Gagauz grubun nüfusu artmaz ve gittikleri bölgelerde diğer kimliklerin içinde eriyip, yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.
Hatta 1931’de Bükreş’te görev yapan Hamdullah Suphi Tanrıöver’le buluşmaları da bu göçlerin neticesinde olmuştur.
Hamdullah Suphi Tanrıöver’in Bükreş Büyükelçisi olduğu 1931-44 arası, aynı zamanda Gagavuzların yoğun bir şekilde Türkiye’nin gündemine geldiği dönemdir. Tanrıöver sık sık Gagavuzların yaşadığı toprakları bölgeyi ziyaret eder. Elçilik memurlarını önemli bir kısmını Gagavuzlar’dan oluşturur. Bu arada onların Türkiye ve Türk kültürüyle bağlarını sağlamlaştırmak için de elinden geleni yapar.
MUSTAFA KEMAL’İN ÖĞRETMENLERİ KİMLERDİR?
Hamdullah Suphi Tanrıöver, Gagavuzya’da Türkçe eğitim veren okullar açtırır. İhtiyaç duyulan kitapları Türkiye’den getirtir. Ayrıca var olan öğretmen açığını ortadan kaldırmak için pratik bir yola başvurur. Romen hükümetinin katkılarıyla, öncelikle bu ülkedeki Türk öğretmenlerden yararlanır. Bu arada Türkiye’den talep ettiği 80 öğretmen de Mustafa Kemal Atatürk tarafından zaman geçirilmeden ivedilikle gönderilir. Bu sırada işte tarihte “Kemal’in Öğretmenleri” olarak bilinen olay da böylece başlamış olur.
Ancak ikinci dünya savaşında bölgenin Sovyetler Birliği’ne geçmesiyle, Türkiye’nin bu çalışmaları sonlanır. Çünkü öğretmenlerin tamamı, tutuklanır ve 25 yıl hapis cezasına çarptırılır. Artık yeni adres Sibirya’daki toplama kamplarıdır.
Sibirya’ya giden 200’e yakın bu öğretmen gruptan bir tek Ali Kantarelli, hayatta kalır. O da Kuruşçev affıyla Gagavuzya’ya dönebilir.
Hatta şu anektodu da anmadan geçmeyelim:
Mustafa Kemal Atatürk, Karaköy’de kurulan Anadolu Türk Ortodoks Hristiyan Patrikliği’nin tebaası olması için Gagauzları Hamdullah Suphi Tanrıöver’e getirtir. Ne var ki Romanya’dan getirilen bu Türk Hristiyanlar’da Müslüman olup Türkiye’nin içinde eriyen bir nüfus olarak kalacaklardı. Hatta Papa Eftim’de Hamdullah Suphi’ye sitem edecekti:
“Türkiye’nin benim için getirilen 40 Hristiyan Türk’ün Müslüman olmasına mı ihtiyacı vardı?” Papa Eftim’den sonra Türk Kilisesi’ni yöneten Papa Eftim’in aile üyeleri de Gagavuzlarla beklenen yakınlaşmayı o günden bugüne değin sağlayamayacaktı.
GAGAUZ ÖNDERİ MİHAİL ÇAKIR KİMDİR?
Göçlerle dünyanın dört bir tarafına dağılan Gagauzların Türk ve Hristiyan Ortodoks kimliklerinin korunup günümüze değin ulaşmasındaki en önemli isimlerden birisi de Mihail Çakır’dır. 27 Nisan 1861’de Çadır Lunga köyünde doğan Mihail Çakır, Kişinev İlahiyat Fakültesi’nde okudu. Çakır, Moldovaca dil bilgisi, Rus dili ve dil bilgisi dersleri hakkında çeşitli kitaplar yayınladı. Besarabya’nın Romanya Krallığı’nın bir parçası haline geldiği 1918’den sonra, Çakır Gagavuz yazısının önceki Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçişini başlattı. Tarihe ve Gagavuz geleneğine yaptığı katkıları göz ardı edilemeyen Mihail Çakır 1938 yılında vefat etti.
Hazırlayan: Nurten Ertul